... ve yine yıllar geçmişti. Eskiye olan özlem tarif edemeyeceği biraz acı ama sevdiği bir tat bırakıyordu artık. "Herşey çok karışık" demeye alışmıştı ve bu kadar sık söylenen sözleri sevmemesine ama sevmediği kadar da mecbur olmasına da alışmıştı. Kimine göre elinde mükemmel imkanlar vardı. Bu imkanları başkasına verseler neler neler yapabilirdi. Dışarıdan bakılınca önce böyle gözükürdü ama aslında öyle değil (diyemezdik). Daha yakından bakmaları lazımdı da daha yakından bakmayacaklardı - herkes herkese yakından bakmaz - süre de az bir hüküm vermek için. Diğer bir yandan çok da zaman var aslında ama insanlardan bunlar talep edilemez, buna ayıracak vakitleri yoktur vesaire...
Kendisinden bekleneni yapmisti, arilardan bal yapmasi beklendiği gibi. Evet ne kadar kalitesiz de olsa yapilanin bal olduğu kesindi. Ak sakallı bir ihtiyar dede yazmış bir kulubenin camına. "Hakiki petek süzme Kars çiçek balı bulunur" diye. Bal denen besine ulaşmak zor değildi, her yerde rahatca bulunabiliyordu. Milyarlarca insandik ve hepimiz insandik. Erkek olan bir tane isterlerse evet kendisi bu gruba girerdi. "140 cm'den uzun, dili çatallı olmayan, ellerinde en az 10 parmak bulunan" biri arasak aday kümesini çok da fazla daraltmış olmuyorduk. Tarhana çorbasına tulum peyniri atarak içenler kümesine dahildi ve buradan aranırsa çok da mutlu olur ve gururlanırdı da.
Artık şüphe yoktu ki bu bir baldı. Evet maalesef kimse aksini iddia edmiyordu fakat değer kazanması için çok daha fazlası beklenecekti şimdi ondan. Sahipleri de bu istekleri yerine getirmek için olmadık taklalar atacaktı.
Çiçek balı imiş. Bu bal tamamen çiçekten mi yapılmış gerçekten veya ne kadarı çiçekten yapılınca çiçek balı oluyormuş? Defterin ortasından kopartılıp ispirtolu kalem ile torununa yazdırılan "hakiki petek süzme Kars çiçek balı bulunur" yazısını gördüğünden beri gözüne uyku girmiyor. Sondan başladı ve ikinci kelimeden daha ileri gidemiyor.
Bu bal öznel olarak "hakiki" idi ama diğer iddiaların hepsi çürütülebilirdi. Dede'nin sözü yeterli bir güvence sayılmıyordu artık. O baldan geneli temsil edecek bir numune alınır ve Yeni Zelanda Arıcılık Üniversitesi'nde çok da güzel br kusur bulunabilirdi. Bu doğal besinler de gayri doğal yöntemlerle satılmalıydı çünkü...
...çünkü Dede bu acımasız şehirin bir sanayi sitesinin camiinde tuvaletin önündeki kulubede mesaisini geçirirdi. Orada olmadığı zaman tuvalet paralarının ödenmeyeceğini bildiği için içeriye "herşeyi gören var" yazmıştı. Oturduğu apartmanın kapıcısının evliya olması gibi bu adam da ermişti aslında ona göre ve ancak bir ermişin sahip olabileceği saflıkla bir yandan bal satmaya çalışıyordu.
Bunu düşününce hüzünlendi bizimkisi ama kendi ahmaklığının da bir göstergesiydi aslında. İşi sorulduğunda sürekli şikayet eden, çevresi için acımasız eleştrilerde bulunan bu zavallı elindeki imkanları kullansa hayatta çok da başarılı olacağına inandırılmıştı. Halimizden memnun muyuz? "Allah'a şükür" dedi Dede. Hayatında hiç takım elbise giyip iş toplantılarına gitmemişti, internetten indirim yakalayıp kendisine tenis ayakkabısı da almamıştı.
... ...
bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
birinciliği beyaza verdiler
Ö. A.
Kendisinden bekleneni yapmisti, arilardan bal yapmasi beklendiği gibi. Evet ne kadar kalitesiz de olsa yapilanin bal olduğu kesindi. Ak sakallı bir ihtiyar dede yazmış bir kulubenin camına. "Hakiki petek süzme Kars çiçek balı bulunur" diye. Bal denen besine ulaşmak zor değildi, her yerde rahatca bulunabiliyordu. Milyarlarca insandik ve hepimiz insandik. Erkek olan bir tane isterlerse evet kendisi bu gruba girerdi. "140 cm'den uzun, dili çatallı olmayan, ellerinde en az 10 parmak bulunan" biri arasak aday kümesini çok da fazla daraltmış olmuyorduk. Tarhana çorbasına tulum peyniri atarak içenler kümesine dahildi ve buradan aranırsa çok da mutlu olur ve gururlanırdı da.
Artık şüphe yoktu ki bu bir baldı. Evet maalesef kimse aksini iddia edmiyordu fakat değer kazanması için çok daha fazlası beklenecekti şimdi ondan. Sahipleri de bu istekleri yerine getirmek için olmadık taklalar atacaktı.
Çiçek balı imiş. Bu bal tamamen çiçekten mi yapılmış gerçekten veya ne kadarı çiçekten yapılınca çiçek balı oluyormuş? Defterin ortasından kopartılıp ispirtolu kalem ile torununa yazdırılan "hakiki petek süzme Kars çiçek balı bulunur" yazısını gördüğünden beri gözüne uyku girmiyor. Sondan başladı ve ikinci kelimeden daha ileri gidemiyor.
Bu bal öznel olarak "hakiki" idi ama diğer iddiaların hepsi çürütülebilirdi. Dede'nin sözü yeterli bir güvence sayılmıyordu artık. O baldan geneli temsil edecek bir numune alınır ve Yeni Zelanda Arıcılık Üniversitesi'nde çok da güzel br kusur bulunabilirdi. Bu doğal besinler de gayri doğal yöntemlerle satılmalıydı çünkü...
...çünkü Dede bu acımasız şehirin bir sanayi sitesinin camiinde tuvaletin önündeki kulubede mesaisini geçirirdi. Orada olmadığı zaman tuvalet paralarının ödenmeyeceğini bildiği için içeriye "herşeyi gören var" yazmıştı. Oturduğu apartmanın kapıcısının evliya olması gibi bu adam da ermişti aslında ona göre ve ancak bir ermişin sahip olabileceği saflıkla bir yandan bal satmaya çalışıyordu.
Bunu düşününce hüzünlendi bizimkisi ama kendi ahmaklığının da bir göstergesiydi aslında. İşi sorulduğunda sürekli şikayet eden, çevresi için acımasız eleştrilerde bulunan bu zavallı elindeki imkanları kullansa hayatta çok da başarılı olacağına inandırılmıştı. Halimizden memnun muyuz? "Allah'a şükür" dedi Dede. Hayatında hiç takım elbise giyip iş toplantılarına gitmemişti, internetten indirim yakalayıp kendisine tenis ayakkabısı da almamıştı.
... ...
bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
birinciliği beyaza verdiler
Ö. A.