insan ayarlı

20 Eylül 2015 Pazar

Anaksagoras (Felsefe-013)

Anaksagoras’ın MÖ 500 yılında doÄŸduÄŸu ve 428 yılı olan Platon'un doÄŸduÄŸu yıl ölmüş olduÄŸu tahmin edilmektedir. Urla yakınlarındaki Klazomenai antik ÅŸehrinde doÄŸduÄŸu bildirilmektedir.Varlıklı bir aileden gelmesine raÄŸmen, Platon’a göre bütün servetini bilimsel araÅŸtırmalar için tüketmiÅŸtir. MÖ 468 yılında, düşen büyük bir göktaşını inceleme imkanı yakalamıştır. Nihayetinde göktaşının kızgın bir kaya olduÄŸunu görerek, Ay, GüneÅŸ gibi gökcisimlerinin dünya gibi bir yapıda olduÄŸu sonucuna vardığı kabul edilmektedir.

Bu da onun gelecek otuz yılını geçireceÄŸi Atina’da dinsizlikle suçlanmasına sebebiyet verecek ana sebep oalrak görülmektedir. Parmenide ve Zenon da daha önce Atina’yı ziyaret etmiÅŸtir ancak buraya tam olarak yerleÅŸen ilk filozof Anaksagoras olmuÅŸtur. Bunun da elbette ki sebebi Atina’nın siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bir merkez haline gelmiÅŸ olmasıdır. Platon’un anlattığına göre Anaksagoras, Atina’da güzel karşılanmış ve meÅŸhur Atinalı devlet adamı Perikles’e danışmanlık yapmıştır. Ayrıca önemli tragedya yazarı Euripides ile de dost olduÄŸu rivayet edilir.

Perikles’in bu ilerici anlayışına karşın, Anaksagoras’ın görüşleri tutucu Atinalılar tarafından hoÅŸ karşılanmamıştır ve dinsizlikle suçlanıp mahkemeye çıkarılan ilk filozof olmuÅŸtur. DuruÅŸmasıyla ilgili çok fazla bilgiye sahip olmasak da, göktaşı incelemesiyle baÅŸlayan kozmolojik çıkarımları, onun Yunan dinine saldırıda bulunması olarak kabul edilmiÅŸ olduÄŸunu düşünmek makul durmaktadır. Bu suçlamalarla Atina hayatı sona erdiÄŸi ve Lapseki’ye taşındığı bildirilmektedir.

Perikles ve Anaksagoras, Augustin-Louis Belle (1757–1841)

Anaksagoras’tan muhtemelen tek eserine ait 22 fragman günümüze kalmıştır. Parmenides ve Empedokles’ten farklı olarak eserini düzyazı olarak kaleme almıştır.


Ontolojisi

Anaksagoras da tıpkı Empedokles gibi, varlığı ve değişimi beraber kabul etmenin yolunu aramıştır. Parmenidesçi bakışla varlığın varlığa gelmediği ve ortadan kalkmadığı fikrini kabul etse de duyularımızla algıladığımız değişimi ve hareketi de reddetmez.

«Yunanlılar doÄŸuÅŸ ve yokoluÅŸtan sözederken doÄŸru olmayan bir dil kullanmaktadırlar; çünkü hiçbir ÅŸey doÄŸmaz ve yok olmaz. Sadece varolan ÅŸeylerin karışması ve ayrılması vardır. O halde onlar doÄŸmayı karışma, yok olmayı ise ayrılma olarak adlandırsalar iyi yaparlar.»


Sonsuz Sayıda Varlık Kökü

Anaksagoras’a göre nitelikleri belli olan bir nesnenin kökü ondan farklı bir ÅŸey olmamalıdır. Öyleyse doÄŸada karşılaÅŸtığımız sınırsız sayıdaki nesnenin kökü de sınırsız sayıda aynı türden veya karışımdan olacaktır. Yani suyun en küçük paçası su, etin et, demirin demir gibi olmalıdır.

Tartışma yaratan Anaksagoras heykeli bakıma alındı - Güncel Haberler
Anaksagoras'ın Urla'daki Yunus Emre'ye benzetilerek eleştirilen heykeli

Aslında en küçük parça diye bir kavramdan da söz etmek mümkün değildir çünkü Anaksagoras diğer çoğulculardan farklı olarak şeylerin sonsuza kadar bölünebildiğini kabul eder. Nesneleri ne kadar bölersek bölelim, durduğumuz anda karşılaşacağımız şey, saf bir töz ya da arkhe yerine gene aynı türden olacaktır. Burada parçanın en küçük parçasının onun arkhesi olmadığı, sadece sonsuza kadar bölünebildiği ve sonuçta gene aynı türden madde ile karşılaşılacağını iyi anlamak gerekir.

«Küçük olan ÅŸeyler içinde bir en son küçüklük derecesi yoktur; tersine daima bir daha küçük vardlr. çünkü varolanın bölme yoluyla varlıktan kesilmesi mümkün degildir. Aynı ÅŸekilde her zaman büyük olandan daha büyük bir ÅŸey vardır ve o nicelik (sayı) bakımından küçük olana eÅŸittir. Kendi kendisiyle karşılaÅŸtırıldı gında her ÅŸey aynı zamanda hem küçük, hem büyüktür.»


Sonsuz Sayıda Varlık Her Şeyin İçinde Vardır

Anaksagoras’ın diÄŸer bir özgün bakış açısı da nesnelerin parçalarının muhteviyatı ile ilgilidir. Ona göre ÅŸeyler hem nicelik olarak sonsuzdurlar hem de sonsuz küçüklüğe kadar bölünebilirler. Daha da ilginci bu sonsuz ÅŸey, her nesnenin ya da o nesnenin ne kadar küçük olursa olsun parçasının içinde bulunur. Yani suyun içinde su, demir, altın ve diÄŸer tüm maddeler belirli bir oranda bulunur. Suyu ne kadar küçük parçalara bölsek de bu durum deÄŸiÅŸmez. Öyleyse su aslında ÅŸeylerin belirli bir oranda karışımı demektir. 

Burada bir çelişki varmış gibi gelebilir ilk bakışta. Suyun ana maddesi olan bir su kökü vardır ancak bu su köküne madde sonsuza kadar küçük parçalara bölünerek ulaşılamaz. O sonsuz küçük parça diğer tüm kökleri de sabit bir oranda içerir.

«Saç olmayandan saç veya et olmayandan et nasıl meydana gelebilir?»

Canlıları meydana getiren tohumlarda ya da beslendiÄŸi yiyeceklerde –örneÄŸin ekmekte- onları meydana getirecek her ÅŸeyden bir miktar bulunmaktadır. EkmeÄŸin içinde saç, kemik, et vb. her ÅŸey bulunmalıdır. Ancak yine de neden her ÅŸeyin içinde her ÅŸeyden bulunması gerekmektedir? Yani ekmekte saç, kemik, et dışında demir, su, altın da bulunmaktadır. Bunu açıklamak için elimizde açık bir bilgi bulunmamaktadır ama Anaksagoras’ın kozmogonisi bize biraz fikir verebilir. O da tıpkı Empedokles ve Anaksimandros gibi evrenin baÅŸlangıcını mutlak bir kaos olarak görür. O kaos içinde tüm maddeler birbirinin içine girmiÅŸtir. Åžimdiki dünyamızda ise nesnelere ayrı ayrı isimler verebilsek de bu kaos bir ölçekte hala devam etmektedir. Yani hala maddelerin kökleri birbirinden tam manasıyla ayrışamamıştır.


Özellikler, O Özelliği Taşıyan Şeyden Gelir

Anaksagoras, «Hiçten hiçbir ÅŸey meydana gelmez» ilkesini bir adım öteye taşımıştır. Empedokles’te dört unsurun farklı oranlarda karışması dünyadaki nesnlerin çeÅŸitliliÄŸinin kaynağıydı. Anaksagoras ise buna karşı çıkar. Ona göre her özelliÄŸe karşı gelen bir varlık vardır. Öyleyse doÄŸada ne kadar farklı özellik varsa o kadar farklı varlık vardır.


Şeylerin Birbirinden Ayrışması

Eğer her madde içinde her şeyin bulunduğu bir karışımsa, biz maddeleri nasıl birbirinden ayırabilmekteyiz? Anaksagoras'ın buna cevabı da net değildir hatta biraz tutarsız da bulunabilir.

Ona göre bir ÅŸeyin içinde en fazla hagi ÅŸey varsa onun adını aldığını biliyoruz. Öyleyse et içinde et ÅŸeyi ağır basmaktadır. Öyleyse ağır basan et nedir? EÄŸer et saf maddesi ise bu da Anaksagoras’ın ilk görüşü ile çeliÅŸecektir çünkü ona göre saf madde diye bir ÅŸey olamaz, herÅŸey herÅŸeyde bulunur. Bu durumda bir paradoks vari durum ortaya çıkar. Etin içinde kemik de vardır ve o kemiÄŸin içinde de et olması gerekir ve bu ÅŸekilde sonsuza kadar gider.

Anaksagoras’ın bu tarz sorunlara açıklaması varsa da bilmemekteyiz. Bu sıkıntılar bazı felsefe tarihçilerini, Arisoteles’in düşündüğünün tersine, Anaksagoras’ın varolan ÅŸeylerden temel maddeleri deÄŸil temel nitelikleri kastettiÄŸi sonucuna götürmüştür. Yani bu varlıklar daha ziyade soÄŸuk-sıcak, kuru-yaÅŸ gibi niteliklerdir.

Daha önce de birkaç kere söylediÄŸimiz üzere, Yunan filozofları ÅŸeylerle, nitelikler arasında bir ayrım yapmamaktaydılar. Anaksagoras bir fragmanında: «dünyada bulunan ÅŸeylerin bir baltayla kesilmiÅŸ gibi birbirlerinden ayrılmadıkları» söyler ve buna örnek olarak soÄŸuk ve sıcağın birbirinden ayrı olmamasını gösterir. Ayrıca Sextus Empiricus’un anlattığına göre Anaksagoras’ın «karın belli ölçüde siyah olduÄŸu»’u ÅŸeklinde de bir sözü vardır.

Ancak yine de tüm bu denemeler zayıf kalmaktadır.


Sonsuz Büyük ve Sonsuz Küçük 

Elealı Zenon, uzayın sürekli olduğu ve sonsuza kadar bölünebilir olduğu varsayımlarının ne kadar saçma sonuçlar çıkaracağını göstererek mümkün olmadığını ispat etmeye çalışmıştı. Tam tersine Anaksagoras, maddenin sonsuza kadar bölünebilirliğini temel bir ilke olarak alır ve kuramını üzerine oturtur.

Anaksagoras’ın fragmanlarından büyük ve küçüğün göreli olduÄŸunu vurguladığını görebiliyoruz. «Büyük olan, nicelik bakımından küçük olana eÅŸittir.» sözüyle Anaksagoras, küçük olanda büyük olanda olan her ÅŸeyin bulunduÄŸunu söylediÄŸini düşünmek makuldur.

«Büyük olan ve küçük olanın parçaları birbirlerine eÅŸit olduÄŸu için her ÅŸey her ÅŸeyde olacaktır. Onların ayrı baÅŸlarına olmaları mümkün deÄŸildir. Tersine her ÅŸeyin içinde bir baÅŸka ÅŸeyin bir parçası vardır. Bir en son küçüklük derecesinde olmaları mümkün olmadığı için onlar birbirlerinden ayrılamazlar ve kendi baÅŸlarına olamazlar. BaÅŸlangıçta nasıl idiyseler onların ÅŸimdi de aynı ÅŸekilde hep birlikte olmaları gerekir.»


Kozmogonisi 

Başlangıç durumundan şimdiki duruma şeyler nasıl geçer? Burada Nous adını verdiği bir zihin ilkesi devreye girer.

Anaksagoras'a göre, evren bütün veya ilk karışım adı verilebilecek, her ÅŸeyin birbiriyle karışık olduÄŸu bir durumdan meydana geldimiÅŸtir. Bu baÅŸlangıç Anaksimandros’un, Parmenides’in ve Empedokles’in evrenin baÅŸlangıcı anlayışına bazı farklılıklarla beraber benzemektedir. Peki bu bütünlük neden sona ermektedir?

Bu sorunun Anaksimandros’ta bir cevabı yoktur. Ona göre bildiÄŸimiz kadarıyla birliÄŸin bozulmasının bir nedeni olmadığı gibi bu birliÄŸi bozacak bir fail neden de yoktur. Empedokles ise Nefret unsurunun yardımı ile bu bütünlüğü bozmuÅŸtur ama onda da birliÄŸin bozulmasının nedeni belirli deÄŸildi.


Nous

Anaksagoras'a göre ilk karışımdan evrenin meydana gelmesini saÄŸlayacak hareket ettirici ilke Nous’tur. Nous, akıl veya zihin olarak adlandırabileceÄŸimiz düzenleyici ilkedir. O, kaos durumunu bir düzene sokacaktır. Nous bunu yaparken sadece bir fail neden görevi üstlenmeyecek, aynı zamanda kozmosun kaosa göre bir ilerleme olduÄŸunu bilerek bunu gerçekleÅŸtirecektir. Anaksagoras’ın ÅŸeyleri meydana getiren ilkeyi akılda bulması kendisinden önce gelenlere göre önemli bir ilerlemedir.

 

Saf Olan Tek Åžey Nous’tur

«(Nous) Varolan ÅŸeyler içinde onların en incesi ve en safıdır.»

Nous karışmamış ve saf olan tek şeydir.

«Bütün diÄŸer ÅŸeyler belli ölçüde her ÅŸeyden pay aldıkları halde Nous, sonsuz ve baÄŸunsızdır ve hiçbir ÅŸeyle karışmamıştır.»

Anaksagoras Nous'un saflığını aşağıdaki fragmanı ile kanıtlamaya çalışır.

«EÄŸer o kendisinde olmamış, baÅŸka herhangi bir ÅŸeyle karışmış olsaydı, onların herhangi biriyle karışmış olduÄŸu için hepsiyle karışmış olurdu; çünkü daha önce söylendiÄŸi gibi her ÅŸeyde her ÅŸey vardır ve bu durumda onunla karışmış olan ÅŸeyler, ona engel olurlardı. Bunun sonucunda ise o ÅŸimdi olduÄŸu gibi onlar üzerinde hiçbir güce sahip olmazdı.»

Nous, saf olmakla beraber, diğer şeylerin bilgisine ve üzerinde güce de sahiptir.

«O her ÅŸeyin bilgisine ve kudrete sahiptir.»

 

Evren’in OluÅŸumunun Evreleri

Nous’un verdiÄŸi hareket bir çevrintidir. Böylelikle yoÄŸun ve soÄŸuk olan hava ile ince ve sıcak olan eter birbirinden ayrılmıştır.

«Nous, ÅŸeyleri hareket ettirmeye baÅŸladığında harekete geçen her ÅŸeyde bir ayrılma ortaya çıkmış ve Nous'un kendilerini harekete geçirmesinden ötürü her ÅŸey ayrılmıştır.»

Eter hafif olduğundan çevrede toplanırken, hava merkezde toplanmıştır.

«Sıcak olan soÄŸuk olandan, aydınlık olan karanlık olandan ve kuru olan yaÅŸ olandan ayrılmıştır.»

Merkezin daha da yoğunlaşmasıyla toprak meydana gelmiştir.

«YoÄŸun ve yaÅŸ olan, soÄŸuk ve karanlık olan ÅŸimdi dünyanın bulunduÄŸu yerde biraraya gelmiÅŸler; buna karşılık seyrek ve sıcak olan, kuru ve aydınlık olan eterin dış bölgesine doÄŸru yönelmiÅŸtir" ... .. Ayrılan bu ÅŸeylerden toprak katılaÅŸmıştır; çünkü buluttan su, sudan top­rak ayrılmıştır. Topraktan ayrılan taÅŸlar ise soÄŸuÄŸun etkisi sonucu katılaÅŸmışlar ve sudan daha öteye atılmışlardır.»

Yukarıda kastedilen oluşan kayaların çevrinti etkisiyle tekrar eterin olduğu dış tabakaya atılmasıdır. Ancak eter sıcak olduğundan, kor haline gelmişler ve yıldızları oluşturmuşlardır.

Ayrıca Ay’ın ışığının GüneÅŸ’ten geldiÄŸini de ekler Anaksagoras.

«Ay'ın üzerine aydınlık getiren GüneÅŸ’tir.»

Aynı zamanda İyonyalıların sonsuz sayıda dünya olduğu görüşüne katılır.

«Åžeyler böyle olduklarından birçok ve her türden ÅŸeyin biraraya gelen ÅŸeylerde bulunduÄŸunu . . . hayata sahip olan diÄŸer hayvanlar gibi insanların da onlardan meydana geldiÄŸini ve bu insanların bizim dünyamızcia olduÄŸu gibi ÅŸehirlerde ve ekilmiÅŸ tarlalarda oturduklarını, yine bizim dünyamız gibi onların da bir GüneÅŸ'leri, Ay'ları ve geri kalan ÅŸeyleri olduÄŸunu farzetmek zorundayız.»

 Anaksagoras’ın Herakleitos ve Empedokles’ten farkı zaman içinde birbirini takip eden sonsuz dünyayı deÄŸil de aynı anda var olan dünyaları kastetmiÅŸ olmasıdır. Yani çevrinti hareketi sonucu meydana gelen yoÄŸunlaÅŸmalar aynı anda farklı dünyalar meydana getirmiÅŸtir.

Gene kendisinden önce gelenler gibi boşluğun varlığını kabul etmez. Hareket sadece maddelerin yer değiştirmesidir.


Nous’un Mahiyeti

Anaksagoras'ın Nous'unun nasıl bir ÅŸey olduÄŸunu anlamaya çalışalım. Platon’un Phaidon diyalogonda Sokrates ÅŸunları söyler:

«Bir defasında birinin Anaksagoras'ın bir kitabını okuduÄŸunu iÅŸittim. SöylendiÄŸine göre bu kitapta dünyayı düzenleyen ve her ÅŸeyin nedeni olan ÅŸeyin Zihin olduÄŸu ileri sürülmüştü. Bu nedenden bahsedildiÄŸini duymaktan çok memnun oldum ve onun (Anaksagoras'ın) gerçekten haklı olduÄŸunu düşünüyordum. Ancak daha ilerlediÄŸimde ümitlerim tümüyle tepetaklak oldu ve bu adamın Zihin'i hiç kullanmadığını gördüm. O, ÅŸeylerin düzene kavuÅŸmasında bu Zihin'e herhangi bir nedensel güç yüklememekte, tersine onları havayla, ateÅŸle, suyla ve baÅŸka bir sürü ÅŸeyle açıklamaktaydı.»

Görüldüğü gibi, Sokrates (ya da Platon) Anaksagoras’ın Nous’unu Zihin gibi bir ÅŸey almasıyla hem fikir olsa da, bunu doÄŸru kullanmadığı için hayal kırıklığına uÄŸramıştır. Platon’a göre Nous ereksel yani bir amaca yönelmiÅŸ olmalıdır.

Aristoteles de Platon’un hayal kırıklığına ortak olur. Ona göre Empedokles ve Anaksagoras hareket ettirici nedenin varlığını tespit etseler de bunun tam olarak ne olduÄŸunun farkında olmadıklarını belirtir. Metazifik’teki ilgili pasaj aÅŸağıdadır.

«Ã‡Ã¼nkü onların hemen hemen hiçbir zaman ilkelerine baÅŸvurmadıkları veya onlara çok az durumda baÅŸvurdukları görülmektedir. Böylece Anaksagoras evreni meydana getiriÅŸinde Akıl'ı (Nous) ancak bir «deus ex machina» olarak kullanmaktadır. Herhangi bir ÅŸeyin neden ötürü zorunlu olduÄŸunu söylemekte güçlükle karşılaÅŸtığında Akıl’a baÅŸvurmakta, bütün diÄŸer durumlarda ise olayları Akıl'dan çok baÅŸka herhangi bir ilkeye mal etmektedir.»

Gerçekten de Anaksagoras'ın Nous’u vadettiÄŸini verememektedir. Nous’a saflık ithaf etmekle onu tekrar maddeleÅŸtirmektedir Anaksagoras. Madde olmasa böyle bir ÅŸey söylemenin bir manası olamazdı. Nous’a atfedilen özellikler onun madde dışı ideal bir ilke haline getirememiÅŸ, yarım bir proje gibi kalmasına sebebiyet vermiÅŸtir. Mesela Nous gücünü sadece evrenin ilk harekete geçiÅŸ anında kullanmış ve sahneden neredeyse tamamen çekilmiÅŸtir.

Yine de Anaksagoras daha sonra da Atina’da zirveye çıkacak ereksel bakışın ön habercisi olması açısından çok önemlidir.


Psikolojisi

«Nous dışında her ÅŸeyde her ÅŸeyden bir parça vardır. Bazı ÅŸeylerde ise Nous da vardır.»

Canlılarda Nous vardır ve onların hareket ilkeleridir.

«Gerek büyük, gerek küçük olsun hayata sahip olan her ÅŸey üzerinde Nous'un gücü vardır.»

Nous, her canlıda aynı ölçüde vardır öyleyse hayvanlar arasındaki zeka farkı bedenlerine dayanır. Ä°nsanların en bilge olması, ellere sahip olmasındandır. 

Anaksagoras'ın algı anlayışı, Empedokles’inkinin tersidir. Empedokles’e göre algı benzerin benzeri çekmesi ilkesiyle açıklanırken, Anaksagoras’ta bu durum karşıtların iliÅŸkisiyle ilgilidir. Benzer benzeri algılayamaz.

«Bizim kadar sıcak olan veya bizim kadar soÄŸuk olan bir ÅŸey bizi ne ısıtır, ne soÄŸutur.»

Gece görememizin sebebi gecenin karanlığı ile gözümüzün karanlığının benzer olmasıdır. Bu görüş her algının bir tahriş ve dolayısıyla bir acı olduğu sonucuna götürür.

Anaksagoras’ın bilgi kuramına göre ise duygular aldatıcıdır. Fakat diÄŸer yandan gördüklermizi sayesinde göremediklerimizin bilgisine eriÅŸebiliriz.

«Duyularımız zayıf olduÄŸundan doÄŸruyu bilemeyiz.»

«Görünen ÅŸeyler, görünmeyen ÅŸeyleri gösterirler.»  

Anaksagoras’ın hayatının büyük kısmını servetini tüketmek pahasına bilimsel araÅŸtırmalarla geçirdiÄŸini belirtmiÅŸtik. «Hayatın deÄŸerinin ne olduÄŸu» sorusuna «gökleri ve dünyanın düzenini gözlemek» ÅŸeklinde cevap vermiÅŸ olduÄŸu rivayet edilir. Anavatanıyla ilgilenmediÄŸi yönündeki eleÅŸtirilere, göğü gösterdiÄŸi ve ana yurdunun o olduÄŸunu söylediÄŸi haber verilmektedir. Yine gurbette ölmenini kendisine pek dokunacağı birisine «Ã¶teki dünyaya giden yolların her tarafta aynı olduÄŸu»’nu söylediÄŸi bildirilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder