insan ayarlı

12 Eylül 2015 Cumartesi

Ref-i taayyün

İtdük o kadar ref-i taayyün ki Neşati
Ayine-i pür-tab-ı mücellada nihanuz


Neşati

itdük: ettik manasında
ref: lağv etme, ortadan kaldırma
taayyün: görünürlük, belli olma
ayine: ayna
pür: dolu, tam manasıyla (tab-ı mücella'yı vurgulamakta)
tab: parıltı
mücella: cilalı
nihan: sır

---
Ey Neşati, görünürlüğü o kadar ortadan kaldırdık ki,
Pırıl pırıl cilalı aynada bile aksimiz sır olmuştur.
---

Ayna ışıkların tümünü yansıttığı için varlıkların görüntülerini oluşturur. Tasavvuf yaklaşımıyla aslında görülen şahsımız onun bir parçası olduğundan sadece Tanrı'dır. Kendi görünürlüğümüz arkada planda kalmış, aynada sır olmuştur.

Tam burada Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanındaki aşağıdaki bölümü alıntılıyalım;

''...............
Bir yunus balığı sürüsü mehtabı kovalıyormuş gibi suda kavisler çizerek yanıbaşlarından geçti. Daha ileride bir vapur projektörü aydınlığın en ziyade toplandığı yerleri, başka bir şekilde görünür yaptı. Sanki eski ve güzel bir metni tefsir eder gibi, bütün müphem parıltılar keskin vuzuha kavuştular. Yüzlerce kuğu kuşu bir akıntı yerinde, bir anlık vehimden hayatlarını yaşadılar. Sırçadan, ince ve şeffaf dünya, kendi musıkisine, asıl sazları belki çok derinde çalan o acayip dinleyişe kapandı.

Mümtaz ceketini Nuran'ın omuzlarına atarken:

-Ayın Ferahfeza Peşrevi, dedi.

Hakikaten Dede'nin Ferahfeza Peşrevi'nde olduğu gibi, fakat görünmeyen neylerden yaprak yaprak dökülen bir dünyada idiler.

Etraflarında herşey ney nağmesi gibi yumuşak, derinden ve erişilmez sırların aynası idi. Sanki çok Rahmani bir düşüncenin, her zaafını yenmiş bir aşkın üst üste kavislerinde dolaşıyorlar, öz halinde bir yığın baharın arasından geçiyorlardı.

-Hatta neredeyse Neşati'nin beytinin dünyasına gireceğiz.

Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşati,

Ayine-i pür-tab-ı mücellada nihanız

Nuran gülüyordu:

-İyi ama, eşya var, biz varız. Vücudumuz maddi bir şey değil mi? Yani herkesinki gibi...

-Allah'a bin şükür... Fakat seninki bana göre herkesinki gibi değil...

-Küfür...

-Küfür veya Allah'a giden en kısa yol... Unutma ki bu gece tam vahdet-i vücud içindeyiz...

Bir balık yanıbaşlarında sudan sıçradı. Havada elmas bir kavis çizdi. Sonra biraz ötede denizin buğulu mavi aydınlığında beyaz bir şey çatlar gibi oldu.
........''


Neşati: Gerçek adının Ahmed veya Süleyman olduğu zannedilmektedir. 1674 yılında vefat ettikten sonra Şeyhliğini yaptığı Edirne Mevlevihanesi'ne defnedilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder