insan ayarlı

26 Kasım 2018 Pazartesi

Platon - 1

Avrupa felsefi geleneğinin en şaşmaz özelliği, Platon'a dair bir dizi dipnottan oluşmasıdır.
(The safest general characterization of the European philosophical tradition is that it consists of a series of footnotes to Plato.)
Alfred North Whitehead


Sistematik Felsefe için önsöz

Helenistik felsefede, Platon ve Aristoteles dönemleri sistematik felsefe dönemi olarak adlandırılır. Sistematik tabirinin kullanılmasının sebebi, Platon'un ve Aristoteles'in spekülasyona başlamadan önce epistemoloji ile uğraşmalarıdır. Yani önce bilgiyi ele alırlar. Örneğin Platon kendinden önce gelen filozofların doğa ve insan hakkındaki görüşlerininden etkilenmiş ve kendi özgün sistemi ile sentezlemiştir. Bu dönemde Platon Akademi'yi, Aristoteles ise Lise'yi kurmuş, araştırmalar yapıp, eserler vermişlerdir.

Bu kısımda Platon için bir giriş kısmı, diyalogları hakkında kısa bilgi, mağara ve bölünmüş çizgi benzetmeleri bulunmaktadır. İdea - varlık anlayışının detayları, erdem, devlet ve sanat anlayışı ve diğer eksik kısımlar sonraki yazılarda verilecektir.

Giriş

Platon (İngilizce'de Plato olarak yazılır. İslam dünyasında Eflatun olarak bilinir) MÖ 427 ya da 428'de doğmuştur. Hocası Sokrates öldüğünde 29 yaşındadır. 80 yaşına kadar yaşamıştır ve bu süreçte eserlerini hep diyaloglar şeklinde vermiştir. Etik, epistemeloji, metafizik, siyaset ve estetik üzerine diyaloglar yazmıştır. Diyaloglar parça parça ilerleyip bir sonuca varmak için uygun bir yöntemdir. Platon nihayetinde tam bir felsefi sistem kurmayı başarmıştır.

Platon doğduğunda Sokrates 42 yaşındaydı. Sokrates'ten çok etkilendiği bir çok diyaloğunda onu merkeze koymasından anlaşılabilmektedir. Sokrates'in duruşmasında da hazır bulunmuştur. Politik kariyer hedefinden Sokrates'in infazından sonra tamamen vazgeçmiştir. Sokrates'in infazıyla Atina demokrasisinin çöküşüne şahit olmuştur. Netice olarak demokrasinin doğru bir yönetim şekli olmadığını öne sürerek filozof-kral tanımı yapmıştır.

MÖ 387'de yani Sokrates'in infazından 12 yıl sonra, Platon Atina'da Akademi'yi kurmuştur. Akademi tarihteki ilk üniversite olarak düşünülebilir ve Platon'un ölümünden sonra bile asırlarca varlığını sürdürmüştür.

Yanda Platon'un Atina Akademisi girişindeki heykeli görünmektedir.

Platon da diğer düşünürlerin neredeyse hepsi gibi yaşadığı dönemdeki sorunlara çözüm getirme ihtiyacı duymuştur. Yaşadığı dönem Yunan uygarlığının gerilemeye başladığı bir dönemdir. Bu politik krize çözüm getirmek onun ilk amacı olmuştur. Bu krizin tespitinde Sokrates ile aynı fikirde olan Platon, çözüm olarak Sokrates'in önerdiklerini yetersiz bulur. Salt ahlakçı olarak idam edilmesinin bunun bir ispatı olduğunu düşünür. Öyleyse bir filozofun bir reform yapabilmesi için, filozof olduğu kadar iktidar sahibi de olması gerektiği sonucuna varır. Filozof Kral kavramı buradan çıkar. Kral topluma hakimdir. Böyle bir hakimiyetin olmadığı yerde Sokrates gibi başarısızlık kaçınılmazdır.

O halde Platon'un Atina'daki krize çözüm olarak, insanlara özgürce yaşam tarzlarını seçmelerini sağlayacak bir sistemi benimsemediği açıktır. Hükümdarda phronesis (pratik durumlardaki bilgelik) olmadan özgür düşüncenin hiç bir faydası olmayacaktır. Bu yüzden Platon phronesis bilgisine ulaşma işini Sokrates'ten alıp, filozofların temsil ettiği devlete verir. Çok açıktır ki bu demokrasiden vazgeçmek, phronesise dönmek, bunu da ancak imtiyazlı filozof yönetici sınıfı ile yapmak anlamına gelir. Tek tek bireyler ele alındığında hakikat bilgisine sahip olmadıkları için problemleri çözmek için kullandıkları katılımcı eleştirel tartışma yolu başarısızdır. Platon'un devleti ise hakikatin bilgisine sahip filozofların sadece problemleri gerçek manada çözebileceğini söyler.

Platon, devlet ya da devletin yönetim şekli sorununun anahtarı epistemolojidir sonucuna varır. Bu epistemoloji hipotezlerin tartışılması ve çürütülmesi yöntemi (ki bu bize aslında doğru olan - olması gereken gibi gelecektir) ile değil doğrudan kendi ruhumuza dönmemiz ile çalışacaktır. Bir diğer deyişle Platon epistemolojisi inanca dayanır.

Metafizik Teori İhtiyacı

Platon'a göre ruhun varolduğunu kabul etmek şarttı fakat yeterli değildi. Çünkü tüm insanların ruhu vardı ve bu durum imtiyazlı bir yönetici sınıf kavramını açıklamazdı. Platon, epistemolojisine uygun bir metafizik teoriye ihtiyaç duydu.

Platon insan ruhunuz ölümsüz olduğunu kendinden öncekilere benzer şekilde dile getirdi. Buna ilave olarak sürekli kullandığımız soyut kavramların da - iyilik, güzellik gibi - aslında var olduklarını söyledi, idea. İdealar ve insan ruhu maddi hayattan önce de vardı. Böylelikle bilgi toplumsal süreçlerden müstesna olabilirdi ancak bu da yeterli olmayacaktır. Burada dikkatli olmak gerekir. Eğer ruhumuz, bedenimizin varoluşundan önce zaten vardıysa ve bilgi böylelikle toplum-zaman süreçlerinden bağımsız hale geldiyse her ruhun yani her bireyin bilgisini de tasvip etmek durumunda kalmamız gerekir. Bütün bilgiler herkesin bilgisi olmaktadır.

Platon bu sefer soruna başka bir açıklama getirmeyi dener. Herkes dünyaya ideaların ya da özlerin bilgisiyle gelir ancak bunu zaman zaman anımsar. Öğrenmek dediğimiz zaten bilinenin anımsanmasıdır. Bu cevap da sorunu tam olarak ortadan kaldıramaz.

İdealar ile görünüşleri sevenler arasında açık bir ayrıma gider Platon. Böylelikle bilgelik severler olarak filozoflar gerçek bilgiyi ellerinde bulundururlar. Böylelikle iyi ideasını bilen gerçek eğitimciler de filozoflardır. Filozofların bu eğitimcilik görevlerini yerine getirebilmeleri için uygun bir devlet düzenine ihtiyaçları vardır. Böyle bir devlet varsa, ilahidir. Felsefi bilgi Tanrı'nın bir armağanıdır. Bu bilgi bizi yeryüzünden gökyüzüne yükseltir.

Protagoras her şeye ölçü olarak insanı biçmiştir. Platon'a göre ölçö Tanrı'dadır ve filozof bu ölçünün emanetçisidir dolayısıyla da iktidarın da meşru sahibidir.

Diyaloglar

Platon'un bir çok diyaloğunda Sokrates ön plandadır. Sokrates'in bir ya da bir kaç etik görüşü incelenir. Bunlara Sokratik diyaloglar denir. Bu diyaloglarda tanımlar da dahil olmak üzere tartışmacı bir yol izlenir. Sokratik diyalogların diğer ilginç bir yanı da Platon'un hocası Sokrates'e büyük bir muhabbet beslemesine rağmen onun görüşlerinin kusurlarını örtbas etmeye çalışmaz ve tartışmaya açar. Bunu Yedinci Mektup'ta Sokrates için "yaşayan en adil ve dürüst adam" diye tasvir etmesine rağmen yapmıştır.

Diyaloglar aynı zamanda edebi olarak da şaheser olarak kabul edilirler.

Diyalogların tam hangi tarihte yazıldığı bilinmemektedir ama yine de süreç olarak üç ana gruba ayrılır.

İlk grup erken dönem olarak adlandırılabilir ve Savunma (Apology - Sokrates'in Savunması), Kharmides, Crito (Kriton), Euthyphro, Küçük Hippias, Ion, Laches ve Lysis bu gruba dahildir. Bunların genelde Sokrates'in düşüncelerini yansıtır ve drama gibi bir yapı içerir.  Bu diyaloglar herhangi bir sonuca varamayan aporetik (çıkmaz içinde kalma) tartışmalardır. Bu eserler ile Platon Sokrates'i tanıtıp ölümsüzleştirmek istemiş de olabilir.

İkinci grup daha çok Platon'un kendi görüşlerine ayrılmıştır: Kratylus, Euthydemos, Gorgias, Meneksenos, Menon, Phaidon, Protagoras, Şölen (Symposium), Parmenides, Phaedrus, Devlet (Republic) ve Theaetetus bu gruba girerler. Bu eserler çok daha az daramatiktir ve Sokratik diyalogların aksine pozitif öğretiler içerir. Bu diyaloglarda da Sokrates yine esas konuşmacıdır.

Geç dönem eserleri ise daha karmaşık eserlerdir. Dramatizm tamamen ortadan kalkar ve eserler daha çok deneme tabanlı ve sonradan diyaloğa çevrilmiş gibi durur. Felsefenin felsefesi denir. Kritias, Yasalar, Philebus, Sofist, Devlet Adamı ve Timeos bu gruptadır.

Diyalogların her biri için kısa bilgi aşağıda verilmiştir ancak unutulmamalıdır ki diyalogları ve Platon'u bir bütün olarak anlamak için diyalogların her birinin tek tek okunması gereklidir.

Savunma (Sokrates'in Savunması - Apology): Sokrates'in tanrıları tanımaması ve gençlerin ahlakını bozması suçlaması karşısında çıktığı mahkemedeki savunmasıdır. Sokrates kısmında daha detaylı bir şekilde incelenmişti.

Kharmides (Charmides): Sokrates'in yakışıklı ve popüler bir genç ile sophrosyne (Türkçe'ye ölçülülük ya da aşırıya gitmekten kaçınma olarak çevrilebilir. Yunan kültüründe bir varoluş ideali olarak ele alınabilir.) üzerine sohbetidir.

Kriton (Criton): Sokrates'in yaşıtı olan arkadaşı ve öğrencisi Kriton'un hapisten kaçması için onu ikna etme çabası ve Sokrates'in buna karşı cevaplarını ele alan sohbetlerdir. Sokrates kötülüğe kötülükle (Adaletsizlik olarak da anlaşılabilir. Burada kötülük nedir sorusu için henüz tam donanımlı değiliz.) karşılık verilemeyeceğini Kriton'a anlatmaya çalışır.

Euthyphro: Savunma ve Kriton ile beraber bir üçleme meydana getirler. Kriton mahkemenin sonrasını anlatırken, Euthyphro mahkemenin hemen öncesini anlatır. Bu eser Euthyphro isimli bir rahiple dindar olmanın manası üzerine girdiği bir sohbettir. Sokrates Euthyphro'ya aslında dindarlık adı altında bir çok şeye cüret edebilmesine karşın, dindarlık tanımını bile yapamadığını gösterir.

Küçük Hippias (Yalan Üzerine, Hippias Minor, On Lying): Hippias bir sofisttir. Bu sohbette Hippias ile Sokrates Homeros'un İlyada ve Odysseıa destanlarının başka karakterleri Aşil ve Odysseus üzerinden yalanı tartışırlar. İsteyerek mi yoksa istemeden mi yalan söylemek daha üstün bir davranıştır?

Ion: Sokrates Ion adında bir rhapsode (klasik Yunan epik şairi) ile bir rhapsodenin şiir icrasının kendi yetenekleri ve bilgisiyle mi alakalı olduğu yoksa ilahi bir erdemin kontrolünde mi yapıldığı üzerine tartışırlar

Laches: Sokrates, Laches ve dört asker kökenli kişi arasında geçen cesaretin gerçekte ne olduğu üzerine bir sohbettir.

Lysis: Sokrates, Lysis ve Lysis ile yaklaşık aynı yaşlardaki üç genç arasındaki dostluk/arkadaşlık üzerine bir sohbettir.

Kratilos (Cratylus): Sokrates arkadaşı Hermogenes ve Herakleitos'un öğrencisi Kratilos ile isimler ve lisan üzerine tartışır. İsimler klasik olarak mı meydana gelirler, yoksa doğallar mıdır? Lisan bir sistem midir, yoksa keyfi işaretler mi?

Euthydemos (Euthydemus): Kriton oğlunu nasıl yetiştirmesi gerektiği hakkında Sokrates ile konuşur. İki seçenek vardır. İlki Euthydemos ile Dionysodoros'un temsil ettiği sofist eğitimi, diğeri ise Sokratesçi eğitim.

Gorgias: Sokrates ve Gorgias'ın da içinde bulunduğu küçük bir sofist grup arasında geçen sohbettir. Sokrates retoriğin (belagat) gerçek tanımını tartışmaya açar. Sokrates tarafından, felsefenin bir sanat ancak retoriğin sadece tecrübeye dayalı bir kabiliyet olduğu vurgulanır.

Meneksenos (Menexenus): Sokrates'in bu diyaloğunda da retoriği farklı bir açıdan tartışmaya açar. Meneksos ile savaşta ölenler için yapılan cenaze konuşmasından bahseder. Sokrates ölenlere övgüler dizerken yakınlarına da seslenir. Bu ölümler nasıl bir miras olarak alınmalıdır? Buradan da gene retorikle gerçeğin tahribatına vurgu yapar.

Menon (Meno): Sokrates ile Menon arasında erdem üzerine bir sohbettir. Erdem'in öğretilebilirliğini ve bilginin ne olduğunu tartışırlar. Burada Platon Menon üzerinden bir paradokstan bahseder. “Madem erdemin ne olduğunu bilmediğini söylüyorsun peki bilmediğin şeyi nasıl bulabilirsin?" Sokrates bu soruya hazırlıklıdır. Bir köleyi çağırır ve ona bir geometri sorusu sorar. Doğru cevabı söylemeden sadece yanlışlarını ona açıklayarak cevaba ulaşmasını sağlar. Bunun açıklaması ruhun dünyaya zaten tüm bilgiye sahip bir şekilde geldiğidir. Bizim yaptığımız sadece hatırlamaktır. Bu hatırlama da ancak sorgulamayla mümkündür.

Phaidon (Ruh üzerine, Phaedo, On the Soul): Bu diyalogda, Phaidon Ekhehkrates'e Sokrates'in baldıran zehiri içtiği zaman orada olduğunu ve ölümü, ruhun ölümsüzlüğüne inandığı için mutlu olarak kabul ettiğini anlatır.

Protagoras: Temelde sofıstliğin doğası üzerine bir sohbettir ve Sokrates ile sofistliği temsil eden Protagoras arasında geçer.

Şölen (Symposium): Bir şölen esnasında aşk üzerine sohbetleri içeren bir diyalogdur. Sokrates bu diyalogda da başroldedir.

Parmenides: Platon'un karmaşık diyaloglarından biridir. Genç Sokrates'in Elea Okulu'ndan Zeno ve Parmenides ile sohbetlerini içerir. Elea Okulu çoğulcuğuluğu reddeder ve mutlak birlik-monoizmi kabul ederler. Sokrates burada orta bir yol bulmaya çalışır. Duyular ve idealardan bahseder.

Phaedrus: Sokrates ile Phaedrus arasında geçen bir diyalogtur. Aşk üzerine konuşulsa da konu retorik sanatı etrafında dönmeye başlar.

Devlet (Republic, State): On kitaptan oluşan Sokratik diyaloglardır ve Platon'un şaheseri olarak kabul edilir. Bertrand Russell bu on kitabı üç ana bölüme ayırır: i) adalet ve ideal toplum (utopia - eutopia) ve onu koruyanların nasıl eğitim almaları gerektiğini tanımları ii) filozofların tabiatının ve toplumun ideal yöneticilerinin tanımları iii) Çeşitli hükümet tiplerinin artıları ve eksileri.

Theaetetus: Sohbet Sokrates, Theodoros ve Theaitetos arasinda geçer. Bilgi probleminin ön planda olduğu bir sohbettir. Sokrates gene gerçek bilgiyi tanımlamaya uğraşır.

Kritias (Critias): Bu diyalog güçlü ada krallığı Atlantis'ten bahsettiği için insanlara ilgi çekici gelmiştir. Atlantis zamanla yozlaşmış bir ülke haline gelmiştir ve Atina'yı işgal denemesi başarısız olur.

Yasalar: Platon'un 12 kitaptan oluşan son ve en uzun diyaloğudur. Bu diyalogda Sokrates hiç bulunmamaktadır. Bir medeniyetinin yasalarını tayin etmek için kişiye ve kişilere yetkiyi verenleri sorgulamaktadır.

Philebus: Sokrates ile Philebus ve Protarchus arasında fiziksel haz (hedonizm) üzerine geçen sohbettir. Sokrates karşısındakilerin hedonizmi savunmalarına karşı daha kafamızda yaşayabileceğimiz yüce zevklerden bahseder. Diyalog ahlak, diyalektik ve ontoloji konularında da önemli tespitler içermektedir.

Sofist: Filozof, devlet adamı ve Sofist arasındaki farkları belirlemek üzere bir eserdir. Sokrates'in bu diyalogda çok ufak bir rolü vardır. Diyalogdaki diğer isimler: Theaetetus, genç bir matematikçi ve Elea'lı bir yabancıdır.

Devlet Adamı (Politicus): Diyalog Sokrates Theodorus Elea'lı bir filozof ve Sokrates isimli başka birisi (Genç Sokrates) arasında geçer ve devlet adamının tanımını üzerinedir.

Timeos (Timaeus): Daha çok ana karakter Timeos'un monologları şeklinde bir eserdir. Atlantis'ten bahsedilir ancak geniş bilgi Kritas diyaloğuna bırakılır. Diğer katılımcılar Sokrates, Hermocrates ve Kritias'dır. Evren'in meydana gelişi üzerine bir diyalogdur. Timeos'un beş ana tartışma maddesi vardır: Fiziksel Dünya'nın Doğası, Evrenin Amacı,  Evrenin Özellikleri, Dünya Ruhunun Yaratılması ve Elementler. Bunlara "Timeos'un Hesapları" denir. Sokrates'in Atina Okulu freskinde sol elindeki kitap Timeos'tur.

---

Etik, Ahlak, Moral üzerine ara not: Bu üç kavram birbirine karıştırılır ve bana kalırsa da çok büyük bir soruna sebebiyet vermez. Neticede insanların kelimeleri hangi manada kullandığı önemlidir. Etik genelde ahlak felsefesi manasında kullanılır. Yani etik ahlak için gerekli bilgileri sağlayan bir disiplindir. Etik toplumlara uygulanabilir ve belki de bu sebepten genelde mesleki durumlarda çok kullanılır. Ahlak ise aslında insan için etiğin pratiğidir ve genel olarak karşılık olarak moral kullanılır.

---

Diyaloglar erken dönemden geç döneme doğru ilerledikçe ahlaki meselelerden metafizik konulara doğru Platon'un kaydığı söylenebilir. 

Kanı ve Bilgi

Platon'un belki de ilk icraatı kanı ile bilgiyi birbirinden ayırmak olmuştur. Euthyphro'ya ya da Laches'e bakıldığında bir çok konu hakkında insanların bir kanıya sahip oldukları görülür. Bilgi olmayan kanı, tamamen cehalet olmasa da anlama ya da bilme de değildir. Euthyphro, Sokrates derlemesinde de anlatıldığı gibi din adamıdır ancak dindarlığı tanımlayamaz. Benzer şekilde Laches, çok cesur askerler tanımıştır ancak cesaretin tanımını yapamamıştır.

Buradan anlaşılır ki aslında felsefi basiret olmadan bir insanın güzel olduğunu bile beyan etmenin ötesine gidilemez. O güzelliğin özü tanımlanamaz. Bunun sebebi nedir?

Mağara Alegorisi

Bu alegori yani benzetme Devlet eserinde yer almaktadır. Bu hikayede çocukluğundan beri bir bir mağarada boyunlarından ve ayaklarından zincirli tutsaklar vardır. Bu tutsakların tek görebildikleri şey mağara duvarıdır. Arkalarında ateş ve başka insanlar vardır. Arkalarında olan bitenlerin gölgesi önlerindeki duvara düşer. O insanları ya da nesneleri hiç bir zaman bilemezler, sadece gölgeleri bilirler.

Tutsaklardan biri serbest bırakılır ve arkada olan bitenleri görür. Bütün bu gördükleri onun için tamamen yabancı kalacaktır ve çok büyük bir rahatsızlık hissedecektir. Hatta eski rahat(!) tutsak hayatına geri dönmeyi yeğleyecektir. Eski gördükleri hala ona gerçek olarak gelmeye devam edebilecektir. Gitgide bunca zaman aslında gerçek olmayan görüntülere baktığını, asıl şimdi gerçeklerle yüzyüze olduğunu anlasa da Güneş onu çok rahatsız edecektir ve eski hayatına geri dönmek isteyebilecektir. Nihayetinde insan eğer başarabilirse karanlık mağaranın içi ve aydınlık mağaranın dışı olarak iki farklı dünya olduğunu idrak edecektir.

Daha sonra mağaraya geri dönüp gördüklerini arkadaşlarına anlatması söylenir. Diğer arkadaşları anlattıkları karşısında onunla dalga geçerler ve delirdiğini söylerler. Onları ikna etmeye çalışsa da arkadaşları bulundukları yerde daha rahattır. Hatta gerçekleri onlara göstermeye çalışarak bu rahatlarını bozduğu için dahi onu öldürebilirler. Burada Sokrates'e atıf yaptığı çok açıktır.

Bu hikaye çoğu insanın mağara karanlığında yaşamaktan memnun olduğunu iddia eder. Gölgeleri gerçeklik olarak kabul ederek rahat ederler. Çok az insan bu tutsaklıktan kurtulabilir ve bilgiye temas edebilir ve elbetteki diğer insanlara da bunu anlatmalıdır. Platon insanların gerçekliğe ulaşabileceklerine gerçekten inanıyordu. Şöyle ki bu hikaye bir açıdan son derece iyimser bir mesaj verir. Bu benzetme felsefenin aydınlatıcı gücüne vurgu yapar. Bir şekilde felsefi düşünceye ulaşabilirseniz özgürleştirici bir sürece girmişsinizdir demektir. Bunun için yapılması gereken sadece toplumdaki geçerli kalıplardan kurtulup derın soyurt bir düşünce alemine dalmaktır. Buna zincirlerini kırmak diyebiliriz. Mağara benzetmesinde de bu insanlar yine de azınlıktır. İşte bu iyimser yaklaşımın tam tersi şiddetli bir kötümserlik de bu çoğunluk için işaret edilmiştir. Zincirlerinden kurtulamayanlar pasif çaresiz insanlardır. Beteri bu durumdan memnundurlar. Kendilerine yardım denemelerine karşı direnirler. Bu insanları mağaradan çıkarıp aydınlığa çıkarmak eğitime düşen bir iştir.

Buradan daha karmaşık bir sonuç çıkabilir. Eğitim insanın görmesini sağlayacak bir organ gibidir. Mahkumun görmesi için zincirlerini kırıp arkaya dönmesi gerektiği gibi ruhun da aldatıcı görünüşlerden uzaklaşıp gerçekler dünyasına dönmesi gerekir. Bu oldukça zor bir süreçtir. Zincirleriden kurtulan kişi filozof ya da filozof kral olur ve o andan itibaren kendi gönlüne göre hareket edemez. O mağaraya dönerek arkadaşlarını onlara rağmen aydınlatmakta görevlidir.

Filozof Kral teriminin böylelikle temelleri atılmış olur.

Bağlantıdan Mağara Benzetmesi'ni kapsamlı şekilde anlatan İngilizce dilindeki videoya ulaşabilirsiniz.


Bölünmüş Çizgi Analojisi

Bu benzetme de Devlet eserinin 6. kitabında yer almaktadır ve Mağara benzetmesini tamamlayıcı bir rol üstlenir.

Bütün varlıklar düz bir çizgi olarak gösterilir. Çizgi gözle görülür dünya ve akılla erişilebilir dünya olarak eşit olmayan iki parçaya ayrılır. (Gözle görülebilen evren diğerinin iki katı olarak çizilmiş gibi düşünebiliriz.) Her iki parçadatekrar aynı şekilde eşit olmayan iki parçaya ayrılır. Özet aşağıdaki çizelgede açıklanmıştır.



C+D görülebilir evreni ya da mağara alegorisine atıfla mağaranın içini gösterir.

A+B akledilebilir evreni ya da mağaranın dışına yani fenomenler dünyasına karşılık gelir.

A'da varlıkların özleri yani genel idealar bulunur.

B'de matematiksel ideal varlıklar bulunur.

C'de ideaların gölgesi olan değişim halindeki varlıklar vardır.

D'de ise görüntüler gölgeler yansımalar temsil edilir.

Gerçeklik A'dan D'ye doğru azalır. İdealar fenomenlerin varlık sebebi olurlar.

İdealar ve fenomenler varlık alanları iki farklı biliş tarzına tekabül etmektedir. Nesnelerin niteliği ve bilişe karşılık gelen zihnin halleridir. Platon'a göre bir tek idealar bilginin nesnesi olabilir. Değişmekte olan fenomenler dünyası asla bilinemez. Değişen belli bir zamanda belli bir türdendir fakat başka zamanda o türden olmayabilir ve bu çelişkili durum gerçekten var olmadığına göstergedir.

Tahmin - Gölge - Hayal

Duyusal dünya için inançtan ve kanıdan bahsedebiliriz. İnançtan bilgiye giden yol sırf bir zihin durumu olarak düşünülmemelidir. Bu aynı zamanda nesnenin de değişikliğidir. Çizginin en sağı sanki çöldeki bir serap gibidir. Gerçeklikten en uzak olanıdır. Bu tür hayallerin ya da gölgelerin en aşağı seviyede yer almasının sebebi - tıpkı mağara benzetmesindeki gibi- bunu algılayan zihnin bundan haberi olmamasıdır. O halde insan zihninin ikna santı ile uğraşanlar tarafından aldatılması çok kolaydır.

Böyle bir biliş - her ne kadar gerçekten bilgi olmasa da - retorik sanatına örnek oluşturmak için Platon tarafından çizgiye dahil edilmiştir. Bu tarz sanatlar insanı gerçeklikten git gide uzaklaştırırlar.

Kanaat - Fikir - İnanç

İkinci bilgi türüne Platon pistis adını verir. Bu insanın duyusal nesnelere karşılık kanaatı fikri ya da inancı olarak düşünülebilir.

Duyusal nesneler taşlar ağaçlar gibi doğal nesneler olabildiği gibi çeşitli yapay eşyalar da olabilir. Platon'un bu bilgi türünü gerçek bilgi olarak kabul etmeyip muhtemel bilgi sınıfına sokmasının üç temel sebebi vardır.
- Duyular yanılsamaya açıktır hiç bir zaman güvenilemezler.
- Duyusal nesneler sürekli değiştikleri için bilinemezler.
- İnsan gördüğünün bilgisine değil sadece görünüşlerin bilgisine ulaşır.

Zihni Çıkarım - Düşünce

Gerçek bilgi olan epistemenin ilk aşaması dionoia'dır. Bu bilgi türüne zihni çıkarım yani düşünce ile ulaşılabilir ve bu bilgi diskürsif - sayılar geometrik şekiller gibi matematiksel - bir bilgi olacaktır. Platon'un bu bilgi türüne de iki açıdan itirazı vardır.
- Örneğin daire ve üçgen gibi geometrik kavramların bilgisi kullanılarak diğer kavramların bilgisi elde edilmeye çalışılır. Bu bilgi başlangıçta bazı hipotezlere bağlı olmak durumundadır.
- Matematik sadece akıl ile anlaşılabilen varlıkları ele almalıdır ancak yine de duyusal verilerden yararlanmaktadır. Şekiller diyagramlar vb. kullanır. Bu matematiğin bir kusurudur.

Saf Akıl - Sezgisel / Yetkin Bilgi

Bu bilgi türünün artık duyusal dünya ile hiç bağlantısı kalmamıştır. Bu sezgisel diyalektik bilgiye - noesis - ancak filozoflar ulaşabilir. Genel kavramların ya da özlerin akılla ulaşılabilen saf bilgisi bu tip yetkin bilgidir. Bu bilgi nihayetinde tüm varlıklara ilişkin tam ve kusursuz bilgidir ancak bu bilgi sadece İdealar düzeyinde vardır. İdealar dışında bu tip bir bilgiden söz edilemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder