Suçlamayı yapanlar Şair Meletos ile Anytos adlı bir derici ve Lykon adli bir hatiptir. Atina’nın mağlubiyeti ile sonuçlanan Peleponnes savaşındandan sonra Sparta yanlısı oligarşik Otuzlar Hükümeti başa geçer. Bu hükümette Sokrates’in öğrencisi Kritias da vardır. Bu hükümet kısa sürede demokrasi yanlısı 1500 yurttaşı ölüme göndermesi sonucu Atinalılar ayaklanır. İşte Sokrates’e yapılan bu suçlama, demokrasi yanlılarını tekrar başa geçmesinden sonra yapılmıştır.
Atina halkı daha önce de Anaksagoras ile Protagoras’ı dinsizlikle suçlamıştı. Ancak bu sefer ülke veba salgını, Peleppones savaşının ağır faturası ve iç savaşın ardından çok karışık bir durumdadır.
Sokrates’e yöneltilen bu suçlama da ilk kez gerçekleşmiyordur. Ünlü komedi ve hiciv yazarı Aristophanes, 24 yıl önce, Bulutlar adlı oyununda Sokrates’e onu gülünçleştirerek benzer suçlamayı yapmıştır.
Sokrates’e göre suçlamanın en önemli nedeni, kendisinin yapmış olduğu felsefenin rahatsız edici olmasıdır. Felsefe demek erdem, ahlak, siyaset ve din üzerine konuşmak demektir. İnsanın birinci görevi «kendisini bilmesi»’dir. Oysa insan kendisi hakkında neredeyse hiçbir şey bilmemektedir.
Delphoi Kahini, Sokrates için insanların el bilgesi derken, onun diğerlerinden daha fazla şey bildiğini kastetmemektedir. Sokrates, en azından bu bilgisizliğin farkındadır. Sokrates, sokakta Atina’nın önde gelenleri de dahil olmak üzere karşılaştığı herkesi sorguya çeker ve onların bilgisizliklerini gün yüzüne çıkarır. Bu başlı başına Sokrates’ten nefret etmeleri için yeterli bir sebeptir.
«Araştırılmayan, soruşturulmayan bir hayat yaşanmaya değmez.»
Sokrates’in bu meşhur cümlesi, onun neden her şeyi sorguladığını açıklar. İnsanlar rahatsız olacaktır, ondan nefret edeceklerdir ama bu tututmundan vazgeçemez. İçindeki Daimon, ona bunu söylemektedir. O Atina’nın başına musallat olan bir at sineğidir.
Sokrates tanrıtanımaz olduğu yönündeki suçlamaya, savunmasında itiraz edecektir. Tanrıtaımaz değildir çünkü dinsel ayinlere katılmakta, eylemleri yerine getirmektedir. Yalan söylememkte, dürüst yaşamaktadır.
Gençlerin ahlakını bozduğu da doğru değildir. Para karşılığında ders vermemektedir. Aslında onlara zaten ders vermemektedir. Ayrım yapmaksızın, kim isterse onunla sohbet etmektedir. O vergisini ödeyen, askerde birçok muhabereye katılmış iyi bir yurttaştır.
Sokrates’in idam edilmesinin arkada kalmış daha gerçek nedenleri var mıydı? Politik bir nedenle mi idam edilmişti? Sokrates’in demokrasi yanlısı olmadığı bilinen bir gerçektir. Atina demokrasisindeki birçok işleyişi açıkca eleştirmiştir. Demokrasinin bir tür tiranlık olduğunu bile söylemiştir.
Sokrates’in bu görüşleri, demokrasiden bir çok imtiyaz elde eden kısımlar tarafından hoş karşılanamazdı. Ayrıca Sokrates’in öğrencileri olan Alkibiades ve Kritias gibi aristokrasiden gelen kişilerin Atina’ya vermiş olduğu büyük zarar Sokrates’e duyulan nefreti kömrüklemiştir. Kritias’ın neden sevilmediğini yukarıda açıklamıştık. Alkibiades ise büyük vaatlerle Atinalıları Sicilya seferine sürüklemiş ancak büyük bir hezimete uğramıştır. Görevden alınacağı sırada da düşmanın tarafına geçmiştir.
Peki biz bugünden baktığımızda bu suçlamalara hak verebilir miyiz? Bu sorunun cevabı kolay değildir elbette.
Öncelikle tanrıtanımazlığıyla başlayalım. Sokrates’in bir tanrıtanımaz olmadığı muhakkaktır. Tam tersine en derin dindar bir zihniyettedir. Ancak Atina’nın geleneksel tamrıları hakkındaki geleneksel anlayışa inandığı pek söylenemez. Ayinlere katılsa ve eleştirel bir dil kullanmasa da, bir değer vermemekteydi. Euthyphron diyaloğunda şairlerin ve sanatçıların tanrılar için anlattığı hikayelere masal demektedir. Bu itirazını çok vurgulu şekilde dile getirmemesinin sebebi korkması değil, esas derdinin o olmamasıdır.
Sokrates’in esas yol göstericisi olan daimon ise geleneksel Yunan din anlayışına pek de uygun değildir. Felsefe tarihçilerinin bir kısmı daimonu Kant’ın vicdanına benzetmiştir. Yani daimon dinselden ziyade işlevseldir.
Ayrıca Sokrates’in tek tanrı mı yok geleneksel olarak çok tanrı mı takip ettiği belirsizdir. Bazen tek tanrıdan bahsetse de, bazen de «tanrılar» kelimesini kullanmaktaydı. Büyük ihtimalle evrenin düzenleyicisi tek tanrıya inanmakta ancak biçimsel olarak, alışagelmiş olasan tanrılar kelimesini alışagelmiş şekilde kullanmaktaydı.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, gelenksel bir Atinalı’nın Sokrates’e tanrıtanımaz demesi de çok garip karşılanmayabilir.
Ahlak bozma konusunda da benzer bir durum vardır. Sokrates şüphe yoktur ki bir ahlak filozofudur ancak onun ahlak anlayışı geleneksel, dine bağlı ahlak anlayışından farklıdır. Onun ahlakı entellektüel bir ahlaktır. Bilgiyi temel alır. Ancak geleneksel Yunan ahlakında herhangi bir bilgiye dayalı temel yoktur.
Nihayetinde, eski ahlakı tanımayarak yeni bir ahlak araması mevcut ahlakın yıkımı olarak ele alınabilecektir ve bu açıdan suçlamalar yerine oturacaktır. Gençlerin mevcut değerleri sorgulamasını sağlamakta ve böylelikle şu anda ahlaklı kabul edilenden uzaklaşmasına, bir nevi ahlaksızlaşmalarına sebebiyet vermiştir.
Sokrates gibi bir dindarın ve ahlakçının, tanrıtanımazlık ve ahlak bozuculuktan idam edilmesi de tarihte bir ironi olarak yerini almıştır.
Hüküm giydikten sonra sürgün edilmek Sokrates'in seçeneklerinden biriydi ancak o avukat dahi kabul etmeyerek 501 jüri üyesi önünde kendisini savunmayi tercih etti. Sokrates kendisine yapılan suçlamalara meydan okudu. Tek sebebin politik olduğunu söyledi. 221'e karşı 280 oyla suçlu bulundu.
Savcı ölüm cezası önerdi. Dilini tutup sürgüne gönderilmek seçeneğini hiç düşünmedi bile Sokrates. Bu şekilde vazgeçmek, felsefeyi bırakmak mahkeme ile hemfikir olmak anlamına gelecekti.
Platon'un Kriton diyaloğuna göre Kriton Sokrates'i kaçmaya ikna etmek için çok uğraşır ancak Sokrates'i ikna edemez. Kriton'un ikna etmek için öne sürdüğü bazı tezlere karşı "Yanlış daima yanlıştır." der. Gardiyan'ın getirdiği bir fincan baldıran zehirini içerek hayata veda eder.
Burada önemli bir nokta vardır. Büyük ihtimalle kimsenin Sokrates'i idam etmek gibi bir niyeti yoktu. Atina'nın iktidarındakiler bu ihtiyarı susturmak istiyorlardı. Bu sebepten de ona kurmaca suçlamalarda bulundular. Onun mahkemeye çıkınca hayatını kurtarmak için af dileyeceğini beklediler. Fakat o görüşlerine sadık kalarak suçlu bulunmayı kaçınılmaz hale geldi. Bu durumda bile kendisi bir ceza önerisinde bulunabilirdi ancak bu da kendisini suçlayanlara hak vermek olacaktı. Bu kendisinin fikirsel olarak idam edilmesi anlamına gelecekti. Hapishaneden kaçma imkanı yakaladığında da mahkemedeki tavrın aynısını takınıp kaçmayı reddetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder