Bazı filozofların öğretisi ile hayatları arasında bir tutarlılık varken, bazılarında olmayabilir de. Sokrates bu tutarlılığı en uç noktasına kadar götürmüş ve fikirlerine uğruna ölmeyi göze almıştır.
Bu elbette ki filozofun fikirlerinin mahiyetiyle de alakalıdır. Hiçbir filozof doğa hakkındaki görüşleri uğruna ölmez. Ancak ahlak ile ilgili görüşleri doğrultusunda yaşayabilir ve bu uğurda ölebilir. Aristoteles, Nikomakhos Ahlakı eserinde bu konuyu ele alır. Doğa ile ilgili görüşler ile ahlak ile ilgili görüşlerin doğruluğunu veya yanlışlığını ispatlanması için gereken yöntemler farklıdır. Ahlaki görüşlerin doğruluğunun en önemli göstergesi, onları ileri sürenlerlerin bu görüşlere uygun yaşamasıdır. Oysa doğa ile ilgili görüşlerde böyle bir uyumluluk mümkün değildir.
Sokrates’in hayatı boyunca hiçbir şey yazmamış olması ve bir ahlak filozofu olması, onun fikirlerini anlamak için hayatını iyi incelememizi gerektirir.
Sokrates MÖ. 399 yılında ölmüştür. Platon’a göre o sıralarda 70 yaşını aşmıştır. Öyleyse MÖ 470 yılı civarında doğmuş olmalıdır. Annesinin bir ebe, babasının ise taş yontucusu olduğu söylenmektedir. Annesinin mesleğiyle ilişki kurarak, onun bedenleri doğurtması gibi Sokrates de insanların içinde bulunan ancak farkında olmadıkları ahlaki doğruları doğurttuğunu söylemiştir.
Sokrates hoplit (ağır zırhlı piyade) olarak Peloponnes Savaşı sırasında katılmış olduğu muharebelere ve işgal edilen topraklarda aldığı görevlere bakılarak, iddia edildiğinin aksine yoksul bir aileden gelmediğini ileri sürenler de vardır. Hatta annesinin ebeliğinin de Platon tarafından uydurulduğu iddia edilir bazıları tarafından benzer olarak.
Sokrates’in Peleponnes Savaşı’nda cesaret ve kahramanlığının takdir topladığını biliyoruz. Potideia kuşatmasında genç Alkibiades hayatını kurtarmıştır. Kendisine verilmesi planlanan madalyadan da Alkibiades lehine feragat etmiştir. Platon’un Şölen diyalogunda bahsedilğine göre Delion’da ve Amphibolis’te Spartalılara karşı yaşanan iki hezimette de soğunkanlılıkla direnmeye devam eden birkaç Atinalıdan biri olmuştur.
Sokrates aldığı resmi görevlerden bir tanesi meşhurdur. Peleponnes Savaşı esnasında, Midilli Adası’nın güneyinde çıkan deniz muhaberesinde Atina galip gelse de hemen ardından çıkan büyük bir fırtınada Atina’nın bazı gemileri batar. Donanma komutanları, batan gemideki askerleri kurtarmak yerine kalan diğer gemileri kurtarmayı seçerler. Atina halki bu haberi alınca galeyana gelir ve halk meclisi toplayarak komutanları yarglar. Sokrates bu duruşmada yargıçlık görevi yapar. Komutanların yasalara aykırı şekilde toptan yargılanmasına cesurca karşı çıkar.
Sokrates’in diğer büyük bir cesur davranışıyla Poloponnes Savaşı’nı Atina kaybettikten ve oligarşi yanlıları Otuzlar Hükümeti’ni kurduktan sonra karşılaşılır. Hükümet Salamis’li Leon’un getirilip öldürülmesini emreder ancak Sokrates bu emre uymaz. Sokrates’in Savunması eserinde de bahsedildiği gibi eğer Otuzlar Hükümeti kısa bir süre sonra düşmese, Sokrates bu hareketini büyük ihtimalle canıyla ödeyecektir.
Hem Platon’un, hem de Ksenophon’un kaleme aldığı Sokrates’in Savunması’nda da Sokrates’in ne kadar cesur şekilde kendini savunduğu bilinmektedir.
Bütün bu olaylar Sokrates’in karakterinin ne kadar sağlam olduğu ile alakalı çok açık bir intiba sunmaktadır.
Sokrates Ksantippos adli bir kadinla evlidir ancak karısı onun felsefeyle uğraşmasından ve dolayısıyla kocalık görevlerini yerine getirmemesinden şikayetçidir. Sokrates de bu şikayetleri kabul eder. Diogenes Laertius’a göre Peloponnes Savaşı'nın Atina'nın erkek nüfusunu çok azaltmasından dolayı çıkan ikinci kadınla evlilik iznini kullanarak bir başka kadınla da evlenmiştir. Sokrates'in evlilik için öğrencilerine biraz da şaka yoluyla «Evlenin, eğer iyi bir kadına rastlarsanız mutlu, kötü bir kadına rastlarsanız filozof olursunuz" şeklinde bir öğüt verdiği rivayet edilmiştir.
Hakkında idam kararı verildiğinde «Seni haksız olarak idama mahkum ettiler» diye ağlayan karısına «Sus, haklı olarak etselerdi daha mı iyi olurdu?» dediği şeklinde Sokrates’in kişiliğini güzel yansıtan bir rivayet de vardır.
Atina Akademisi Girişi, solda Sokrates, sağda Platon, sol üstte Apollon, sağ üstte Athena |
Sokrates’in fiziksel olarak kel şişman patlak gözlü basık burunlu bakımsız sakallı çirkin bir adam olduğu rivayet edilir. Görünen o ki kendisi de bunun farkındadır. Fiziksel görüntüsünün tersine vücudu sağlam ve sağlıklıdır. Kışın bile ince giyinip yalın ayakla Atina sokaklarında gezebilir.
Sokrates ne bir hristiyan keşiş gibi çileci ne de tamamen bir hazcıdır. Ölçülü olmayı benimsemiş nefsine hakim olmaya çalışmıştır.
Yine de Sokrates’in kişiliği için karmaşık diyebiliriz. Karakterinin bu yanı onun çok farklı hayat görüşüne sahip kişiler tarafından örnek alınabilmesini sağlayacaktır. Aktif hazzın en büyük ahlaki iyi olduğunu düşünen Kirene Okulu mensupları yanında konforu tamamen reddeden Kinik Okulu mensupları da kendilerini Sokrates’in öğrencileri olarak kabul ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder