insan ayarlı

25 Eylül 2014 Perşembe

çıkış yok! - başlangıç

1. İnsan'ın yüksek derece özgüvene sahip olabilmesi... Bir olay karşısındaki sebebe yönelik yorumlarının doğru olduğuna ait büyük inanç... Mevcut sorunlara karşı önerdiği çözümlerin doğru olduğuna ait büyük inanç... Daha da ötesi, doğruyu ve yanlışı belirlemedeki cesaret... En son noktası; hayatında en azından bir kere bile bildiklerinin tümünden şüphe etmeme... Evet, esas sorun şüphe etmeme... Öyleyse biz neyi temel alarak yaşamımıza devam edebiliriz?

2. Adalet... Dünya üzerinde adalet teşkil etmenin mümkün olduğunu düşünmek... Kafayı kıranlar için söylersek Hukuk'a inanmak... İnsan hakları için icat edilip, geliştirildiğini düşünmek... Adalet ve hukuk tanımazlığı görüş olarak kabullensek bile, en basit işlerimizi nasıl görebiliriz? İşin en dibi, öldürülmeyi nasıl formüle edebiliriz? Adalet sağlanamaz ama karşılığında ne sağlanabilir? Bu bir işe yarar mı?

3. Planlı olmanın yüksek bir erdem olması... İnsanın geleceğini planlaması onu gelişmiş mi yoksa ilkel bir mahlukata mı dönüştürür? Neden planlı olanlar daha başarılıdır? Diğer bir deyişle planlı olmak ile elde ettikleri kime göre başarı olarak isimlendirilir? İnsan bunun üzerine binlerce saat kafa yorsa da zihninde yerleşen fikri tam olarak yok edemez, o halde ilk bakışta basit bir baş kaldırış gibi görünen bu düşünceleri nereye oturtabiliriz? İnsan sosyal statüden bağımsız olarak insanlarla iletişim kurabilir mi? Ancak nedense insanlar kendi hayat tarzına yakın yaşayan insanlarla iyi anlaşabilirler. Bunu göz ardı edebilir miyiz? Genel kabul edilen yüksek statüden birinin alttaki ile kafa dengi olamaması hangisindeki eksiklikten kaynaklanmaktadır? Daha da ileri gidersek, kulüp, dernek, vakıf, siyasi parti, devlet gibi teşkilatlara dahil olmak bizi hangi yönlerden ileri götürür? Devlet nedir ya...? Çok güzel planlanmış şehirlerde yaşamak isteriz ama aynı zamanda mahalliliği ve doğallığı da olsun isteriz. O zaman bir köy gibi komşuların sokakları oluşturduğu, daha sonra mahallelerin doğal olarak oluştuğu bir yerde yaşamak mı isteriz? Hayır Napolyon tarafından cetvelle çizdirilmiş Paris'te yaşamak isteriz. Çünkü her şeyden önce insanı kendi haline bırakınca rahatlığını düşünür. Evet insan olmak maalesef planlamayla değil emek ile gerçekleşir. Ancak emek ile rahatlığından öne başka bir şeyler geçebilir. O zaman Bayrampaşa'da yaşamak Paris'te yaşamaktan daha anlamlı olabilir mi? Bunu tercih eden bir kişi bile çıkar mı? Çıkmıyorsa bu çaba niye?

4. 21.YY'da modern statü sahibi insan yaptıklarının neredeyse hepsinin iki yüzlülük ve narsistlik üzerine olduğunu başına ne gelirse kavrayabilir?

5. Tanımlardan ve kategorilerden nasıl sıyrılabiliriz? Bu işi halledebilen birisinin kendi hayatına son vermekten başka çaresi kalmamasını nasıl engelleyebiliriz? Hiç olmadı mesleki, fiziki ve psikolojik kategorilerden tam olarak azad olmuş bir kişi tanısaydık...